Taze meyve ve sebze potansiyeli oldukça yüksek olan Türkiye’de yılda ancak 42 milyon ton taze meyve ve sebze üretiliyor. Çin, Hindistan ve ABD’ den sonra dünyanın dördüncü büyük üreticisi konumunda olmasına rağmen üretiminin yalnız yüzde 3’ünü ihraç ediyor.
Kırsal kesimin kalkınma aracı olan tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesi bereketli topraklara sahip Türkiye’de her geçen gün daha da önem kazanıyor. Tarımda yapılan iyileştirme ve teknolojiye uyma çabaları sonunda Türkiye, tarım konusunda taze meyve ve sebze üretiminde hem kalite hem çeşitlilik açısından epey yol almış ve dünya piyasalarında rekabet edebilecek vaziyete gelmiş bulunuyor. Ancak tarımın sanayileşmesi için özellikle ambalaj ve nakliye konusunda büyük yatırımlara ihtiyaç var. Taze meyve ve sebze üretiminde yalnız turfanda üretim verimlilik getirmiyor. Üretimlerin bütün yıla yayılması gerekiyor. Bunun için de damla sulama metodu, seracılık önem kazanıyor.
Ülkemizde son yıllarda tarıma dayalı sanayinin kat ettiği yol, teknolojik gelişmeler, teşvikler, projelere sağlanan destekler, sorunlar ve çözüm önerileri Tokat’ta “Tarıma Dayalı Sanayi’nin Gelişimi ve Pazarlama” konusu masaya yatırıldı. Türkiye’nin taze meyve ve sebze ambarı Tokat’da, Tokat Valiliği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Gazi Osmanpaşa Üniversitesi’nin ortak çalışmasıyla organize edilen panelde üretimden ihracata, nakliyeden ambalaja kadar sorunlar ele alındı.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdür Yardımcısı Dr. A. Ahmet Yücer, taze meyve sebze ihracındaki fırsatlar konusuna değinerek Türkiye’nin yılda 42 milyon ton taze meyve sebze (16 milyon tonu sebze, 26 milyon tonu meyve) ürettiğini, Çin, Hindistan ve ABD den sonra Türkiye’nin dördüncü büyük üretici olduğunu, üretiminin ise yalnız yüzde 3’ünü ihraç ettiğini söyledi.
Türkiye’nin 10 ihraç meyve ve sebzesinin domates, limon, mandarin, kiraz, vişne, üzüm, portakal, greyfurt, biber,şeftali olduğunu belirten Yücer, bu ürünlerin ihracatının yapıldığı ilk 5 ülkenin ise Rusya Federasyonu, Almanya, Romanya, Ukrayna ve Suudi Arabistan olduğunu hatırlattı. AB’nin 2,5 milyon ton ithalatı olan önemli bir Pazar olduğuna işaret eden Dr.Yücer,ihracatın da yüzde 70’inin yine AB’ye yapıldığını, bunun için de Pazar taleplerine uygun üretim, gelişen pazar koşullarına göre üretimin şekillendirilmesi gerektiğini söyledi.
SORUN PAZARLAMADA
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdür Yardımcısı Dr. A. Ahmet Yücer, Türkiye’nin sorununun tamamen pazarlamadan kaynaklandığını anlatarak şu açıklamaları yaptı:
“Birkaç çeşit üretim yerine tek çeşit tercih edilmeli. Çeşit konusunda ihracatçının görüşü alınmalı. Çeşidin önceki yıllardaki performansı (verim,homojenite,hastalık ve zararlılara dayanıklılığı vb) dikkate alınmalı. Bunun için de hasat hırpalanmadan yapılmalı. Sertifikalı fide kullanılmalı. Ürün depolarda çürütmeden yapılmalı. Boylama belli bir standarta nakliye ise gecikmeden yapılmalı ki ‘al beni diyecek’ şekilde tüketiciye sunulsun.”
2007 yılında kuru üzüm, salatalık, limon, armut, biber ve kabağın hızlı alarma takıldığını hatırlatan Yücer, geri dönen kuru üzümün ise Malezya’ya ihraç edildiğini, taze meyve ve sebzelerin ise market kontrollerinde tespit edilerek imha ettirildiğini söyledi.
YILDIZI PARLAYAN ÜRÜNLER
Yücer, Kiraz, domates (cherry tipi), biber, kuru veya dondurulmuş sebzeler, çekirdeksiz üzüm, limon ve mandarinin ihracatta yıldızının parladığını hatırlatarak “Özellikle kiraz ve kuru sebze ihracatı 5, cherry tipi taze domates ve yaş üzüm 3, limon ve mandarin ihracatı ise 2 kat arttı. En çok ihracat destekleri kurutulmuş sebzeye veriliyor” dedi.
“ÜRETTİĞİNİZE SAHİP ÇIKIN”
Taze Meyve ve Sebze İhracatında Fırsatlar konulu bir sunum yapan Tarım Araştırmaları Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Yücer, taze meyve ve sebze ihracatında standartların çok gerisinde olduğumuzu belirtti. Yücer, “Yılda 42 milyon ton üretim ile Çin, Hindistan ve ABD’den sonra 4. sıradayız ancak ürettiklerimizin yalnızca yüzde 3’ünü ihraç ediyoruz. İhracatı yükseltebilmek ve yılda 2,5 milyon ton ithalatı olan AB pazarında kabul görebilmek için bazı kıstaslara uymamız gereklidir. Bunun için benimseyeceğimiz prensip, üretim tekdüze, hasat hırpalamadan, depolama çürütmeden, boylama karıştırmadan, ambalaj yatak konforunda, nakliye gecikmeden, tüketiciye sunum al beni dedirtecek standartlarda olmalıdır.” dedi. Ülkemizde üretilen bir golden elmanın, kasalara koyulup tırla Almanya Münih Hali’ne gidene kadarki yolculuğunu fotoğraflarla anlatan Yücer, özensiz ambalajlamanın Türkiye’den gelen elmayı Avrupa’nın diğer ülkelerinden gelen meyvelerinin yanında 2. ya da 3. sınıf meyve statüsüne düşürdüğünü belirtti. İnsanların artık standart boylarda, sağlıklı ambalajlanmış ve sağlık enstitülerinin belirlediği kıstaslarda meyve ve sebze görmek istediğini belirten Yücer, Türkiye’nin kendini bu konuda toplaması gerektiğinin önemini vurguladı. Yücer, “İhracatımızı ve kalite standardımızı yükseltebilmek için, üretimde birkaç çeşit yerine tek çeşit tercih edilmeli, çeşit konusunda ihracatçının görüşü alınmalı, çeşidin önceki yıllardaki performansı dikkate alınmalı, sertifikalı fide kullanılmalı, yetiştiriciliğin gerektiği şartlar sağlanmalı, kullanılan ilaçlar kayıt altına alınmalı. Eğer bunlara dikkat edersek kısa zamanda kalitenin arttığına hep birlikte şahit olacağız” şeklinde konuştu.